AŞIK ZÜLALİ
Aşık Zülali Ardahan ilimizin Posof ilçesinin Suskap köyünde bugünkü adı (Aşık Zülali Köyü) 1873 yılında doğdu.
Üstün yetenekli bir aşık olan Zülali çocukluk yaşlarından itibaren aşıklık geleneğinin bütün gereklerini başarıyla yerine getirdi. Bu konuda bilgisini. görgüsünü geliştirdi. Aşık Zülali aynı zamanda badeli aşıklardandır. Kars 'ta ve çevrede usta aşıklardan usul, erkan, yol belledi. İlk ustası Aşık Abbas'dı. Aşık Şenlik, Aşık Sümmani gibi zamanın en usta iki aşığıyla görüştü, onlardan nasibini aldı ve mutluluğa erişti.
Aşık Zülali, halk edebiyatının aşıklık geleneğinin bütün dallarında üstün örnekler verdi. Sözü kadar sazı da güçlüdür. Aşık Zülali, doğuda kısa zamanda büyük bir üne kavuştu. İstanbul'da o tarihlerde halk şairleri, sazlarıyla, sözleriyle büyük kahvelerde, köşklerde ilgiyle dinleniyor, teşvik ve takdir ediliyordu. Zülali İstanbul'da sanatını başarıyla sürdürdü, hem de medreseye devam etti. Sonra tekrar Ardahan'a döndü.
Gel zaman, git zaman yine gurbetin yolunu tuttu. Afyon, Emirdağ derken, sonunda Eskişehir'in Çifteler ilçesini mesken tuttu. Sazlı, sözlü bir dünyada 1956 yılının 18 Aralıkta Allah'ın rahmetine kavuştu.       

 

  DEDECAN
Tarih binüçyüz ondört'tü bir vakit
Vardım gurbeti diyara Dedecan. 
Felek vurdu ayağına götürdü 
Çıldır'dadır ser Suhara Dedecan.

Vardım Suharaya azmi geharlı 
Dört yanı müzeyyen resmi şeherli 
Bir ejderha gördüm zehmi zeherli
Vurdu yüreğime yara Dedecan

Yüreğin ki yandı ciğerim pişti, 
Sohbete başladı aklım da şaştı.
Ele bildim derya ummandı coştu, 
Tacüp kaldım bu hünere Dedecan

Ele hüner olmaz hünkar beyinde, 
Açıp bayrağını sancak öğünde,
Beşyüz pençe gördüm en küçüğünde, 
Mansur dek çektiler dara Dedecan.

Dar'aki çektiler halime baktı.
O nece mühürdü kaddimi yaktı.
Olunca metahım harice çıktı,
Giyindim eğnime kara Dedecan.

Kara ki giyindim düştüm amana. 
Keşke gideydim Hind'e Yemen'e. 
Bir serçe neylesin murg-u Semen'e 
Yel dokundu şem fenere Dedecan.

Alıştı fenerim böyle yanarım, 
Gittiğime pişman oldum dönerim. 
Kendi vatanımda öksüz sanarım, 
Olmadı kimseden çare Dedecan.

Çare ki olmadı derdime billah, 
Böyle Aşıklara etmez eyvallah. 
Zülali'ye yardım eyledi Allah, 
Düşürmedi imtihana Dedecan.
GÖRÜNDÜ
Livana'dan çıktım Şavkat dağına, 
Allah'ın lütfundan ihsan göründü, 
Sanarsın ki düştüm cennet bağına, 
İnsanları huri gılman göründü.

Sevgim kaldı vatan gazilerinde, 
Hasretim varıdı bazılarında.
Bu dersim manevi yazılarımda, 
Hubb'ül vatan, min-el iman göründü.

Bu vatan'a ağlar idim ıraktan,
Gördüm de kurtuldum gamdan fıraktan. 
Açıldı gözümüz kudreti Hak'tan,
Güzel Çıldır, Kars, Ardahan göründü.

Hicran köprüsünden geçti ordumuz, 
Kalmadı kasavat, asla derdimiz,
Posof mekanımız suskap yurdumuz 
Her taşı cevherden vatan göründü.

Gönül der Zülali vatan'a eriş
Vatanı dostlardan sual et soruş
Aleme yaz geldi gönlüm neden kış
Yaylasında karla duman göründü

            OLUR
Bir kişi ki kemalini hıfzetse, 
İrfan meclisinde piri nur olur. 
Şeriat babına kayım olmayan, 
Daim onun altı üstü nar olur.

Üç nedir ki üç kitapta yeri yok, 
Ziya vermiş her eşyada nüru çok. 
Ol kimidi beygafilden deydi ok, 
Mahşerde Resul'a iddakar olur

Bendi yok başının yüce seri var. 
Haktalanın hikmeti var, sırrı var 
Ol nedir ki beş iklimde yeri var 
Bunu bilmeyenin işi zar olur.

Zülali derki zehnim bulanır,
Didelerim gam bahrinde sulanır
Ol nedir ki dağ başına dolanır?
Çıkar can cesetten rüzugar olur.

              NELER VAR
Vücudun mülkünden yağmur, kar gitmez
Niçin gelmez baharımda neler var
Doğmaz tan yıldızı şafaklar atmaz
Güneş çalmaz seherinde neler var?

Yüz bin tellal hicranımı satarlar.
Müşteriler ellerinden kaparlar. 
Dertten kale, gamdan saray yaparlar, 
Gelin bakın şeherimde nereler var?

Ben gurbete çıktım yüzü ağ gibi, 
Vatan tuttum bahçe gibi bağ gibi. 
Takdirime dayanırdım dağ gibi
Ben ne bilem kaderimde neler var?

Soran yok Zülali nedir bu suçun, 
Hicran dağlarında hicranın göçün. 
Hançer ile kesin bağrımı açın,
Bir bakın ki ciğerimde neler var
.
 
                                                                       ANA SAYFAYA DÖN